18 Aralık 2012 Salı


Aylardır, hatta birkaç yıldır kafama takılan bir mesele üzerinde o kadar çok düşünüyorum ki... Geçmişte, tam gönlünden yaraladığımız, kalbine büyük yaralar açtığımız, vatan hasreti yaşattığımız bir insan görüyorum... İnsan gibi insan görüyorum. Ve her gördüğümde, içim farklı bir şekilde kanıyor, kaybettiğimiz değerlere sadece üzülüyorum...

Kim mi bu adam? Adı, Ahmet Kaya. 1957 Malatya doğumlu olan, mücadele ruhlu bu adam, etkin yılları 1980-2000 olmak üzere müziğe başlamış. Türlü zorluklarla, yoksullukla gelmiş belirli yerlere. Fakat ne yazık ki, her zaman olduğu gibi bu değerli insanın değerini bileme'miş'iz. 

İnsaniyet namına, beşeriyet aşkına bir kenara bırakalım siyasi kimliğini. Terör örgütüyle ilişkisi olduğu söylentilerini kaldıralım bir rafa. Bir süreliğine en azından. Yapmak istediklerine bakalım, yapacaklarına. Veyahut yaptıklarına...

Ahmet Kaya, ben Türk değilim dememiş. Kürt'üm de dememiş. Annesi Türk, babası Kürt olan bir insan nihayetinde. Hayatı boyunca, sanatçılığı boyunca Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetmiş, Sosyalizm'in yüceliğinden, Komünizm'in öneminden söz etmiş. Daha özgür, daha hür, daha rahat ve ön yargısız vatandaşlar olabilelim diye. Biz bu temiz düşüncelere ne karşılık vermişiz? Bir ödül töreninde, Türk olduğunu reddeden bir insana davranır gibi bağıra bağıra 10. Yıl Marşı söylemişiz, "Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türk halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." açıklamasından sonra, çatal ve kaşıklarla beraber o adamın suçsuz kişiliğine ve soyuna fütursuzca küfürler yağdırmışız. Fiilen devam etmekte olan bazı köklü(!) gazetelerce ve o gazetelerin kaynak fotoğraflarına dayanarak bölücü terör örgütü üyelerine ve yandaşlarına konser verdi gerekçesini beraberinde getirerek yargısız infaz yapmışız. Tam 10 yıl ile yargılanmasına sebep olmuşuz. Fakat ilahi adalet ki, bu görüntülerin düzmece olduğu bir süre sonra ortaya çıkmış. Ve bu yürekli insan, daha fazla dayanamayıp çok sevdiği vatanından, Paris'e gitmiş. Kaçmış desek de doğru olur zannımca. 


Orada albüm hazırlıklarını sürdürürken, 2000 yılında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiş... O öldükten yaklaşık on sene sonra, TRT gibi resmi, Türk halkını temsil eden bir kanal, Kürtler için Kürtçe yayın yapan ve Kürtçe şarkıların olduğu ulusal bir kanal çıkarmış... Ve bu kanal, günümüzde de hala yayına devam etmekte. Hepsinden ziyade, hala Türk Kürt kardeşliğini savunan binlerce insan olsa da, bunu anlamayan milyonlarca insan var... Ne yazık! On beş sene önce savunursun, itilirsin, kakılırsın; ülkenden, çok sevdiğin vatanından kovulursun yahut dayanamayıp kaçarsın, gün gelir seneler sonra ülke olarak senin lafına gelirler. Yazık, çok yazık!

Diyeceğim o ki, bizi affet Ahmet Kaya. Senin gibi düşünmeyenlerin arasından da, senin gibi düşünenler çıkar elbette. Onların hatrına, affet bizi... Şimdi, Fransa'da, vatanından uzakta, gurbet ellerde; nur, huzur(!) ve mutluluk içinde yat komunizm ve sosyalizm ruhlu adam! Yerin güzel olsun...

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder